30 Ocak 2011 Pazar

İstanbul Hatırası için oyun eleştirisi Ocak 2011 Tiyatro Dünyası internet sitesi

İstanbul Hatırası - İstanbul Şehir Tiyatrosu
A. Emrah Özdilek



‘’Martının kanadına tutunduk, dalganın kıvrımında yol bulduk! İstanbul en güzel hatırana tanık olduk…’’

Tarih 10 Ocak 2011 Pazartesi… Yer: Kadıköy Haldun Taner Sahnesinde bir gala gecesi… Salon girişindeki kalabalıkla birlikte sıraya giriyorum ve nihayet seyir yerindeyim. Kendime bir yer buluyor ve oyun başlayana kadar dekoru seyretmeye koyuluyorum... Sahnenin ortasında eski ahşap bir sandalye, sandalyenin arkasına asılı bir ceket, ceketin üzerinde bir mendil ve sandalyeye dayalı sopa… Sahneyi ikiye bölen siyah bir tül perde ve perdenin arkasında maket olarak yapılmış direkler arası bir İstanbul görüntüsü, kale duvarlarını yalayan Marmara denizi… Hava açık ama bulutlar yerinde durmuyor, acaba İstanbul’da dünya daha mı hızlı dönüyor?

Anonslar ardı ardına geliyor ve son anons ‘’oyunumuz başlamak üzeredir…’’ duyulduktan sonra meddahımız kendisi için ayrılmış sandalyenin yanında beliriyor.’’ Hay-ı Hak. Hak dostum Hak diyelim…’’ meddah mendilini omzuna atar, sopasını yere üç kere vurur… Bürünür kostüme, oturuverir Üsküdar Salacak’ da bir kahvehaneye…1950 yılının Temmuzunun 26. gününde, Ali amca olarak…

Ali amca hatıralarını yazmaktadır defterine, yazarken de anlatmaktadır onu dinleyenlere… Buruk bir aşk hikâyesidir, Ali amcanın hikâyesi. O anlatır, hikâye canlanır sahnede…

Oyun İstanbul’un bir dönemine tanıklık etmekle beraber o dönemi seyirciye keyifli bir dille sunmaktadır. İlk bakışta çok tanıdık bir hikâyeymiş gibi hissettim ama bunun geleneksel yapıyla alakalı olduğunu düşünüyorum. Türk tiyatrosunun tüm öğelerini seyirciye sunmaya çalışan bir oyun olmuş. Geleneksel motifler yerinde ve konu içerisinde iyi bir süsleme olarak yer alıyor. Aslında biraz da konuya hizmet ediyor bu motifler. Oyunda aşkın ana tema olarak işlenmesinden kaynaklı olarak direkler arası çok temsili gösterilmiş. Yine de direkler arası eğlenceleri biraz daha abartılı gösterilmeli miydi? Buda benden yönetmene bir soru olsun…

Özellikle 1900’lü yılların başlarında sıkça yapılan uyarlama metinlere gönderme olan Shakspeare’in Romeo ve Juliet’inin uyarlaması Ramiz ve Jülide ve bir türlü oynanamayan Othello uyarlaması Arap’ın İntikamı bana Türk Tiyatrosunun bir dönemini anımsatmada başarılı oldu. Özellikle bu sahnelerde amatör oyuncuları profesyonellikle oynayan oyuncuların takdire şayan olduklarını belirtmeliyim. Buradan da sorular çıkarmadan edemeyeceğim. Arap’ın İntikamı iyi bir komedi unsuru olmuş ancak çok ucuz bir komedi yöntemi. Yöntem daha farklı olarak kullanılabilir miydi? Ya da kullanılmaması neyi değiştirirdi? Veyahut biz neden Arap’ın intikamını sahnede görmedik? Arap’ın İntikamı sözcüğü her yere çekilebilecekken Othello uyarlaması olduğunu tüm seyircilerin anlaması nasıl düşünülebilir? Ya da ben mi yanlış anladım bir uyarlama olduğunu düşündüm? Şimdi diyeceksiniz ki, oyunda bula bula bunu mu buldun sorun olarak? O kadar başarılı bir oyun ki bu ufak bir sorun olsa da, cevaplanmalı altı doldurulmalı düşüncesindeyim.

Oyun metni tanıdık geliyor demiştik zaten ama çok samimi ve içine alan bir metin olmuş. Ben yüzümden tebessüm eksik olmadan izledim oyunu. Bu yönetmen başarısı diyeceğim ama yazan-yöneten aynı olunca aşağı tükürsen sakal yukarı tükürsen bıyık durumu çıkıyor ortaya. Teşekkürler Tarık Şerbetçioğlu! Bende bir düşünceyi yıktın. Bir oyuncunun yönettiği oyunda oynaması fikri benim hiç benimsemediğim bir fikirdi. Bu oyundan çıktıktan sonra olabiliyormuş hem de çok güzel olabiliyormuş dedim. Oyunun sahnelemesi başarılı, sahneler akıp gidiyor. Tek takıldığım nokta ışık kumanda da kim duruyorsa uyarılsın daha sahne bitmeden ışığı almasın lütfen tüm duygudan çıkıyoruz oyunu izlerken. Birde oyun içersinde kullanılan film çok mu gerekliydi? Bence olmasa da olurmuş. Görsel efektlerde ben ön sıralardan izlediğim için midir bilmiyorum ama hiçbir şeyi göremedim ve anlayamadım bu beni zorladı açıkçası ama çok problem değil…

Aysel Doğan’ın dekor tasarımı sadeydi. Oyunun geleneksel formunu bozmadan bir görsellik yakalanmış. Kostümde Gamze Kuş’un imzası olduğu belliydi. Zilkifli Özdemir’in ışık tasarımı sadece oyuna hizmet ediyordu, üstüne konuşulacak bir şey yoktu. Ersin Aşar’ın efekt tasarımından kasıt, oyun içerisindeki filmler ise ben gereksiz buldum. Ama Ersin Asar’ın emeğine sağlık demek gerekir… Oyuncular genel olarak oldukça başarılılardı ancak birkaç isim üstünde özellikle durmak istiyorum.
Ali amca, meddah, yani TORON KARACAOĞLU… Bu ismi büyük harflerle yazma ihtiyacı duydum. Başka da hiçbir şey yazamam. Öyle bir üstadı takdir etmek ya da eleştirmek benim haddim değil! Affına sığınarak iki cümle söyleyeceğim; 80 yaşında ve hala sahnede! Böyle ustaların mutlaka izlenmesi gerekiyor. İzleyin ve bir oyuncu nasıl olmalı öğrenin! Buda benden tiyatro bölümlerinde okuyan öğrenciler ve henüz hazırlanan öğrenci adaylarına tavsiye olsun… Oyunu izleyin oyun sonrası bir sohbet edin. Bir çınar var orada gölgesinden faydalanın!

Ali; yani Ali amcanın gençliğini, hikâyesini oynayan kişi Tarık Şerbetçioğlu. Kendine yazmış bu karakteri yoksa bir karakter bir insana bu denli oturamaz. Gala heyecanından olsa gerek diyeceğim ikinci perde kendisini karakterin daha içinde hissetti gibi geldi. İlk perde biraz tutuk gibiydi. Ama çok başarılıydı. Sahnede Tarık Şerbetçioğlu’nun değil, Ali’nin aşkını gördüm. Bu oyun için de önemli olan buydu.

Varsenik; Binnur Şerbetçioğlu… Müthiş bir performans sergiledi, söyleyecek söz bulamıyorum! Beden kullanımı, ses kullanımı ve duygu geçişi harika! Komplike oyunculuk dedikleri olsa bu olsa gerek. Sahneye ilk çıkışında heyecanını o kadar çok hissettik ki, onunla birlikte titredik diyebilirim. Son dönem izlediğim oyunlar içerisinde izlediğim en başarılı bayan oyuncu demeliyim. Bu arada ‘’Sarı Gelinin’’ kaydı varsa mutlaka istiyorum.

Hayganuş; Selma Kutluğ… Sahnede en itici bulduğun karakterdi eğer bu yönetmenin isteğiyse tebrik ediyorum, başarılıydı. Varsenik’in samimiyetine karşılık Hayganuş çok iğreti bir karakterdi benim için. Ben bunu Selma Kutluğ’dan aldım. Yerinde bir karakter seçimi olmuş…

Oyun için çok fazla söz bulamıyorum. Ben çok sevdim! Tabi ki herkes sevmek zorunda değil ancak izlenmeye değer diyerek noktalamak istiyorum… Tarık Şerbetçioğlu’ nun cümlelerinden çıkarımla Ali amcanın hatıraları ile İstanbul sokaklarında gezecek, bir martının kanadında, bir dalganın kıvrımında kendinizi bulacaksınız…

A. Emrah Özdilek
emrahozdilek@gmail.com

18 Ocak 2011 Salı

İstanbul Hatırası ÜMRANİYE DE!!!!


İstanbul Hatırası’nda bir martının kanadında, bir dalganın kıvrımında İstanbul’da yaşanmış kırık bir aşk hikâyesi anlatılıyor. Tarık Şerbetçioğlu’nun yazıp yönettiği oyunda, mekân İstanbul, zaman yüzyıl, aşk her yerde… Meddah hikâyesini anlatmaya başladığında artık sadece söz vardır. Söz, Ali Amca’nın hikâyesine dönüşür. Zamanın imbiğinden süzülür. Gözlerimizin önüne serilir. 20. yüzyılın başlarında İstanbul’dayızdır artık. Yüzyılın başlangıç telaşı, dönüşümün eşiğinde bir imparatorluk, savaşlar, acılar, neşeler… Hepsi iç içe geçiyor. Yürekler heyecanla çarpıyor, heyecanlar Direklerarası’nda alkışlara karışıyor… 19-23 Ocak 2011 tarihlerinde Ümraniye Sahnesi’nde seyirciyle buluşacak müzikli oyunda;Toron Karacaoğlu, İbrahim Şirin, Naci Taşdöğen, Tarık Şerbetçioğlu, Ergun Üğlü, Binnur Şerbetçioğlu, Rahmi Elhan, Selma Kutluğ, İskender Bağcılar, Gökhan Eğilmezbaş rol alıyor.

15 Ocak 2011 Cumartesi

Korku ve Sefalet-Bertold Brecht 30 Ocak 2011 saat 15:30 da Müjdat Gezen Tiyatrosunda:))))



BASIN BÜLTENİ

30 OCAK 2011 PAZAR SAAT 15:30 DA MÜJDAT GEZEN TİYATROSU "O DA TİYATRO" SAHNESİNDE BERTOLD BRECHT'İN YAZDIĞI, YILMAZ ONAY’IN TÜRKÇEMİZE KAZANDIRDIĞI, TARIK ŞERBETÇİOĞLU'NUN YÖNETTİĞİ "KORKU VE SEFALET-BERTOLD BRECHT" ADLI OYUNUMUZ BAŞLIYOR!!!

NAZİLERİN ALMANYA’DA İKTİDARA GELDİĞİ 1933 YILINDA KURMAYA BAŞLADIĞI KORKU İMPARATORLUĞUNU VE HALKIN ÜZERİNDEKİ DAYANILMAZ BASKIYI ÇARPICI BİR DİLLE ANLATAN “III. REICH’IN KORKU VE SEFALETİ” ADLI OYUNDAN HAREKETLE OYUNLAŞTIRILAN OYUNUMUZU HER CUMARTESİ VE PAZAR 15:30 DA İZLEYEBİLİRSİNİZ.

YAZAN :BERTOLD BRECHT

TÜRKÇESİ :YILMAZ ONAY

YÖNETEN :TARIK ŞERBETÇİOĞLU

OYNAYANLAR:

ALİ RIZA KARA

İZZET BAŞLAK

MURAT KANAK

SİMGE ALTAY

ÇAĞLA ÇINAR

YÖNETMEN YARDIMCISI :MERVE ANLAĞAN

ASİSTAN :TUTKU SİCİMALİ

MÜJDAT GEZEN TİYATROSU

ALTIYOL-BAHARİYE/ KADIKÖY

GİŞE TEL: (0216) 449 59 52-53

(0216) 450 03 41-42

Ocak 2011 de İstanbul Hatırası Kadıköy ve Ümraniye de:))))

İstanbul Hatırası

İstanbul Hatırası’nda bir martının kanadında, bir dalganın kıvrımında İstanbul’da yaşanmış kırık bir aşk hikâyesi anlatılıyor. Tarık Şerbetçioğlu’nun yazıp yönettiği oyunda, mekân İstanbul, zaman yüzyıl, aşk her yerde… Meddah hikâyesini anlatmaya başladığında artık sadece söz vardır. Söz, Ali Amca’nın hikâyesine dönüşür. Zamanın imbiğinden süzülür. Gözlerimizin önüne serilir. 20. yüzyılın başlarında İstanbul’dayızdır artık. Yüzyılın başlangıç telaşı, dönüşümün eşiğinde bir imparatorluk, savaşlar, acılar, neşeler… Hepsi iç içe geçiyor. Yürekler heyecanla çarpıyor, heyecanlar Direklerarası’nda alkışlara karışıyor… 5-9 Ocak 2011 tarihleri arasında Kadıköy Haldun Taner Sahnesi’nde; 19-23 Ocak 2011 tarihlerinde ise Ümraniye Sahnesi’nde seyirciyle buluşacak müzikli oyunda; Toron Karacaoğlu, İbrahim Şirin, Naci Taşdöğen, Tarık Şerbetçioğlu, Ergun Üğlü, Binnur Şerbetçioğlu, Rahmi Elhan, Selma Kutluğ, İskender Bağcılar, Gökhan Eğilmezbaş rol alıyor.

Yer:Kadıköy Haldun Taner Sahnesi
İskele Meydanı Kadıköy
T:0 216 349 04 63

Ümraniye Sahnesi
Haldun Alagaş Spor Kompleksi Ümraniye
T:0 216 634 26 70

Tarih : 05-06-07-08-09-19-20-21-22-23 Ocak 2011

14 Ocak 2011 Cuma

İstanbul Hatırası için oyun eleştirisi

İstanbul Hatırası


Kalemine, yüreğine, eline, koluna sağlık Tarık Şerbetçioğlu.

Bir oyun bu kadar güzel yazılıp, yönetilip bir de üstüne bu kadar mı güzel oynanır.

Toron Karacaoğlu’nun o muhteşem oyunu ve o sesinin muhteşem tınısı için bile izlemeye değer bence.

Gelelim Binnur Şerbetçioğlu’nun o muzip, hınzır tavırlarıyla söylediği kantolarına, insanı eğlendirip, eğlendirip göklere çıkardıktan sonra, bugüne kadar dinlediğim en muhteşem, tüyleri diken diken eden, gözlerden yaşlar getiren Sarı Gelin yorumuyla alıp sizi yere vurmasına. Allahım o ne muhteşem bir performans, ağzına, yüreğine sağlık Binnur Şerbetçioğlu.

Eeeee bunca güzellikten sonra oyunu, konusunu anlatmaya gerek varmı izlemeniz için, bence hiiiçç gerek yok ama birazcık bahsedelim hadi.

İstanbul Hatırası’nda, bir martının kanadında, bir dalganın kıvrımında İstanbul’da yaşanmış kırık bir aşk hikâyesi anlatılıyor. Mekân İstanbul, zaman yüzyıl, aşk her yerde.

Meddah hikâyesini anlatmaya başladığında artık sadece söz vardır.

Söz Ali Amca’nın hikâyesine dönüşür. Zamanın imbiğinden süzülür. Gözlerimizin önüne serilir.

20. yüzyılın başlarında İstanbul’dayızdır artık. Yüzyılın başlangıç telaşı, dönüşümün eşiğinde bir imparatorluk, savaşlar, acılar, neşeler… Hepsi iç içe geçiyor. Yürekler heyecanla çarpıyor, heyecanlar Direklerarası’nda alkışlara karışıyor…

İstanbul Hatırası

İstanbul Hatırası oyun eleştirisi (gala 2)

Tarih : 13.01.2011 14:07:43
İstanbul Hatırası

Galası 10 Ocak Pazartesi günü Şehir Tiyatroları Kadıköy Haldun Taner Sahnesi’nde yapılan ‘İstanbul Hatırası’ adlı oyunda Kuşdili Çayırı’nın kumpanyalarının işlenmesi, Kadıköylüleri mutlu etti.

Laleli’de başlayıp Kuşdili Çayırı’nda gelişen bir aşkı, o aşk hikâyesi içinde direkler arasından Karagöz’e, tangodan çadır tiyatrolarına kadar eski İstanbul Ramazan geceleri geleneklerini anlatan “İstanbul Hatırası” adlı oyunun galası 10 Ocak Pazartesi günü Şehir Tiyatroları Kadıköy Haldun Taner Sahnesi’nde yapıldı.
Birçok sanatçının ve tiyatroseverin katıldığı galada, oyun sonrası “İstanbul Hatırası”nı yazan ve yöneten, aynı zamanda oynayan Taner Şerbetçioğlu, “Bu kadrodaki arkadaşlarım bir hayalimi gerçekleştirdi. Bunun için herkese çok teşekkür ederim. Bu kadroyu ve hayalimi destekleyen Genel Sanat Yönetmenimiz Ayşenil Şamlıoğlu’na ayrıca teşekkür ederim” dedi.
Ayşenil Şamlıoğlu da sahneye çıkarak tüm kadroyla beraber “Kalamış” şarkısını seslendirdi ve izleyicilerden büyük alkış aldı.
Müzikal bir oyun olan “İstanbul Hatırası”nda, Kuşdili Çayırı’nın kumpanyaları işlemesi Kadıköylüleri ayrıca mutlu etti. Salı Pazarı kalktıktan sonra, alanın Büyükşehir Belediyesi tarafından alışveriş merkezi yapılmak istenmesi, Kadıköylülerin ise bu çayırın eski günlere dönmesi için Büyükşehir Belediyesi’ne karşı verdiği mücadele nedeniyle oyunun galasının Kadıköy’de yapılması Kadıköylüleri ayrıca memnun etti.
Müzikli oyunda İbrahim Şirin’in seslendirdiği Makber, Binnur Şerbetçioğlu’nun Ermenice seslendirdiği “Sarı Gelin” ve Kalamış şarkısı izleyicilerden büyük alkış aldı..

KIRIK BİR AŞK HİKÂYESİ ANLATILIYOR

Toron Karacaoğlu, Tarık Şerbetçioğlu, Binnur Şerbetçioğlu, Selma Kutluğ, Ergun Üğlü, İskender Bağcılar, Rahmi Elhan, İbrahim Şirin, Gökhan Egilmezbaş ve Naci Taşdöğen’in rol aldığı oyun, Ali isimli bir Selanikli’nin babası şehit olduktan sonra annesi ile birlikte Laleli’de halasının konağına yerleşmesi ile başlıyor..
İstanbul Hatırası’nda bir martının kanadında, bir dalganın kıvrımında İstanbul’da yaşanmış kırık bir aşk hikâyesi anlatılıyor. Mekân İstanbul, zaman yüzyıl, aşk her yerde… Meddah hikâyesini anlatmaya başladığında artık sadece söz vardır. Söz Ali Amca’nın hikâyesine dönüşür. Zamanın imbiğinden süzülür. Gözlerimizin önüne serilir. 20. yüzyılın başlarındaki İstanbul’dayızdır artık. Yüzyılın başlangıç telaşı, dönüşümün eşiğinde bir imparatorluk, savaşlar, acılar, neşeler… Hepsi iç içe geçiyor. Yürekler heyecanla çarpıyor, heyecanlar Direklerarası’nda alkışlara karışıyor...
Ali direklerarası eğlencelerinde Kantocu kıza aşık olur…. Direklerarasında başlayan bu aşk Kuşdili Çayırı’nda Şevki Bey’in kumpanyasında pekişir. Gazeteciliğe başlayan Ali de kumpanyaya katılır.. Sonra İstiklâl Savaşı.. İstanbul’daki vatanseverler ile hainlerin çarpışması ve büyük aşkın hazin sonu…..

Gül SÖKMEN


Görüntülenme Sayısı : 10 Kez Görüntülendi.








OKUR GÖRÜŞLERİ


İstanbul Hatırası oyun eleştirisi (gala)

Modern Bir Meddah Hikâyesi: “İstanbul Hâtırası”
Mehmet Nuri Yardım

“İstanbul Hâtırası” Şehir Tiyatroları’nın müzikli oyunu. Modern ve çağdaş bir meddah oyunu… Yazan ve yöneten Tarık Şerbetçioğlu. Kadıköy Sahnesi’nde oyunun galasına katıldım. Oyun bizi geçmiş yıllara, İstanbul’un acılar, hüzünler ve neşelerle dolu dönemine götürüyor. Sultan Abdülhamid Han devri, İttihat ve Terakki dönemi, Birinci Dünyü Harbi’nin dağdağalı yılları… İstanbul Hâtırası, İstanbul’da yaşanmış buruk ve hüzünlü bir aşk hikâyesi… Yüzyıllık bir geriye dönüşü var oyunun. Oyun aşkın yanı sıra eski İstanbul’u, geçmiş kültürü, sosyal hayatı, insan ilişkilerini ve eğlence dünyasını bugünün insanına ve seyircisine yansıtıyor. Bir asır önceki Türkçenin farklı tiplerde ve azınlıklarda aldığı şekil, kullanış tarzı dikkat çekiyor. Oyunun başarılı yazarı ve yönetmeni Tarık Şerbetçioğlu İstanbul Hâtırası hakkında şöyle diyor:
“İstanbul gibi bir büyük güzelliği Meddah’tan emanet aldığım bir anlatıyla oyunlaştırma yolunu seçtim. Bu yolda harmanladığımız geleneksel Türk tiyatrosu motifleriyle anlatımı renklendirdim. Hikâyenin kahramanı Ali Amca özelinde ve Onun izleğinde gezindim İstanbul’un sokaklarında. Bir martının kanadında, bir dalganın kıvrımında buldum kendimi. Ali amca’nın hatıratından bir imparatorluğun yıkılışına ve cumhuriyetin kuruluşuna tanık oldum sanki. Bu bile büyük bir yolculuk oldu.
Bu yolculuğu yönetmen olarak paylaşma noktasında ise artık bir proje haline gelen oyunuma emek ve destek veren herkesin değerli katkılarına önem verdim. Böylece hepimizin ortak bilinci ve ortak paylaşımını ortaya çıkarmaya çalıştım. Prova sürecimiz bu verimli ortaklığın sonucunda İstanbul’a yakışır güzel hatıralarla son buldu. İşte huzurlarınızdayız.”
Öncelikle şunu belirtmek isterim ki, oyun sürükleyici ve sahici. Salacak kahvesindeki Ali Amca rolü son derece iyi seçilmiş. Toron Karacaoğlu, bu role tam oturmuş. Ali rolündeki Tarık Şerbetçioğlu, sevgilisi rolündeki Varsenik ve diğer roller doğrusu yerini bulmuş. Selma Kutluğ, Ergun Üğlü, İskender Bağcılar, Rahmi Elhan, İbrahim Şirin, Gökhan Eğilmezbaş ve Naci Taşdöğen de üstün oyunculuklarıyla esere güç katıyorlar. Oyun içinde yer alan filmde rol alan Tanju Tuncel, Ayla Algan, Turgut Arseven, Feriha Eyüboğlu, Sükan Kahraman ve Tarık Şerbetçioğlu hikâyenin daha sahici olmasını sağlıyorlar.
Sahne tasarımı (Aysel Doğan), kostum tasarımı (Gamze Kuş), müzik (Selim Atakan), Koreograf (Selçuk Borak), Işık Tasarımı (Cengiz Özdemir), Efekt Tasarımı (Ersin Aşar) ve Video tasarımı (Mustafa Küçücük) son derece başarılı. Oyunda kimi zaman hüzünlere sürükleniyorsunuz, bazen de mizahın en üst seviyelerinde dolaşıyorsunuz. Ama mutlaka sizi alıp sürükleyecek bir yönü var İstanbul Hâtırası’nın… En azından Varsenik’in yanık bir sesle okuduğu “Sarı Gelin” türküsü size keder yüklü dakikalar yaşatacaktır.
Modern meddah olarak tanımlayabileceğimiz usta sanatçı Toron Karacaoğlu, yüksek oyun gücü, sempatik kişiliği ve sahneye hâkimiyetiyle her zaman olduğu gibi göz dolduruyor. Evet tiyatromuzun her zaman tutunabileceği sağlam bir dalıdır meddah… Tiyatroya sevdalanmışların her zaman beslenebileceği iyi bir damar… O sanat geleneğini günümüze taşımak, o birikimden faydalanmak sanatçılarımıza da, tiyatromuza da, hatta kültür hayatımıza da çok şey katacaktır. Oyun seyirci tarafından beğenildi, ayakta alkışlandı, ben de çok sevdim İstanbul Hâtırası’nı. Bütün dostlara ve tiyatroseverlere tavsiye ederim.
Oyunda en çok emeği geçen başta Tarık Şerbetçioğlu olmak üzere bütün bütün sanatçılarımızı kutluyorum. İstanbul Hâtırası iyi kotarılmış bir eser. Oyunda Ali Amca rolündeki İstanbul beyefendisi Toron Karacaoğlu’nun sözlerinden bir bölümle yazımı sonlandırmak isterim:

“Hay-ı Hak,
Hak dostum Hak diyelim,
Evvel Hazirun-a selam edelim.
İsim isme,
Cisim cisme,
Semt semte benzer.
Yalan gerçek vakit geçer diyelim,
Bir elinde sopa, diğerinde mendil,
Meddah’ı huzurunuza getirelim
Sağ ayağı azimse meddahın,
Sol ayağı sadakattir diyelim,
Dünya görüşümüz vardır ebet deyip,
Arkamıza yaslanalım…
El aman, bey yaman,
Bendeniz de anlatanların yalancısıyım aman.
Duyduk Ali kulunuzdan bir hikâye, nakledelim istedik,
Bilmeyiz doğru yalan.
İstanbul yedi tepe etrafı deniz
Aktarırken sürç-i lisan edersem,
Affoluna bendeniz.
Efendim, vakti zamanında,
Eski İstanbul’da,
Lâleli semtinde başlar hikâyemiz…
Ancak şimdi hikâyeyi anlatmak üzere,
Hikâyeninbaş kişisi olalım,
Kostüme bürünüp Ali olarak görünelim.
1950 yılının Temmuzunun 26. gününe
Üsküdar Salacak’da bir kahvehaneye gidelim
Bizzat hikâyesini Ali kulunuzun ağzından aktaralım…”
Eklenme Tarihi: 11.01.2011

3 Ocak 2011 Pazartesi

Toros Canavarı ilk provasını yaptı:))))

Bugün 3 Ocak 2011 ve Kerem Yılmazer Sahnesinde; Aziz Nesin'in yazdığı "Toros Canavarı" adlı yeni oyunumuzun ilk okuma provasını yaptık. Oyunumuzun yolu açık olsun. Aslan gibi bir ekiple çalışmaya başladık, nazar değmesin:))) Hedefimiz Mart 2011 de seyirciyle buluşmak hadi hayırlısı:)))
Yazan: Aziz Nesin
Yöneten:Tarık Şerbetçioğlu
Dramaturg:Gökhan Aktemur
Müzik:Deniz Noyan
Sahne Tasarımı: Eylül Gürcan
Kostüm Tasarımı:Sebahat Çolakoğlu
Işık Tasarımı:Mustafa Türkoğlu
Efekt Tasarımı:Ersin Aşar
Koreografi:Selçuk Borak
Yönetmen Yardımcıları:Funda Köseoğlu-Berna O. Demirer-Melisa Demirhan
Suflör:Feriha Eyüboğlu

Oynayanlar:
Şevket Avşar
Binnur Şerbetçioğlu
Gökhan Eğilmezbaş
Ceylan Çete
Naci Taşdöğen
İskender Bağcılar
Murat Bavli
Rahmi Elhan
İbrahim Şirin
Tarık Şerbetçioğlu
Funda Köseoğlu
Berna O. Demirer
Abdullah Topal
Tuğçe Açıkgöz

Ocak 2011 de İstanbul Hatırası Kadıköy ve Ümraniye de:))))

İstanbul Hatırası’nda bir martının kanadında, bir dalganın kıvrımında İstanbul’da yaşanmış kırık bir aşk hikâyesi anlatılıyor. Tarık Şerbetçioğlu’nun yazıp yönettiği oyunda, mekân İstanbul, zaman yüzyıl, aşk her yerde… Meddah hikâyesini anlatmaya başladığında artık sadece söz vardır. Söz, Ali Amca’nın hikâyesine dönüşür. Zamanın imbiğinden süzülür. Gözlerimizin önüne serilir. 20. yüzyılın başlarında İstanbul’dayızdır artık. Yüzyılın başlangıç telaşı, dönüşümün eşiğinde bir imparatorluk, savaşlar, acılar, neşeler… Hepsi iç içe geçiyor. Yürekler heyecanla çarpıyor, heyecanlar Direklerarası’nda alkışlara karışıyor… 5-9 Ocak 2011 tarihleri arasında Kadıköy Haldun Taner Sahnesi’nde; 19-23 Ocak 2011 tarihlerinde ise Ümraniye Sahnesi’nde seyirciyle buluşacak müzikli oyunda; Toron Karacaoğlu, İbrahim Şirin, Naci Taşdöğen, Tarık Şerbetçioğlu, Ergun Üğlü, Binnur Şerbetçioğlu, Rahmi Elhan, Selma Kutluğ, İskender Bağcılar, Gökhan Eğilmezbaş rol alıyor.